16 Haziran 2017 Cuma

BİİRLİK ZAMANI



بِسْمِ اللَّهِ الرَّ
حْمَنِ الرَّحِيم

                                      وَمَن يَعْتَصِم بِاللّهِ فَقَدْ هُدِيَ إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ
     


BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

BİRLİK ZAMANI

Hamd; alemleri yaratan, yaşatan, koruyan, rızıklandıran Allah(cc)’a ve Selam; onun son peygamberi ve alemlere rahmet olarak gönderdiği habibi resulu MUHAMMED (sav)’e ve tüm peygamberlerine ve onların al ve ashabına ve Allah(cc)’ın tek ilah olduğuna ve Hz MUHAMMED(sav)’ in onun kulu ve son peygamberi olduğuna inanların üzerine olsun.

Tefrika: Ayrılık, bozuşma, ara açılması, nifak birlik ve beraberliğin bozulması. Birlik ve beraberliği sağlayan unsurların ortadan kaldırılması. Tabii olarak da nifak ve düşmanlıkların artma, ardından da bölünmenin başlaması. Tarihin yazılmasının sebeplerinden en önemlisi ondan ders almaktır. Tarihi bilmez ve ders alamazsa, o milletin birliğinin bozulması daha kolay olur. Onun için büyüklerimiz tarihinden ibret almayı ancak geçmişe takılıp kalmamayı tavsiye etmişlerdir. Geçmişe takılırsak geleceğimizi inşa edemeyiz.

Yaşadığımız asırda başımıza gelenlerin sebebi birliğimizi ve berberliğimizi kaybettiğimiz içindir. Önce mezheplere bölündük; yetmedi cemaatlere, o da yetmedi ırklara bölündük; her ırk kendine bir din ihdas etti. Böylece ne birlik kaldı ne de beraberlik. Sebebi ise Yüce peygamberimizin sünnetlerini terk edip, cahil zümrelerin ardına düşmemizdir. Hadis-i şeriflerde bize açıkça bildirilmiş olduğu halde ayrılığa düştük. Bir olan Allah(cc)’a, aynı kitaba, aynı Peygambere inanıyoruz, aynı kıbleye yan yana omuz omuza duruyoruz ama sıra birbirimizi desteklemeye gelince neden dinimizle alay edenlerin safındayız hiç düşünmez misiniz?
Nedeni gayet açık. Ekonomik çıkarlarımız, partimizin cemaatimizin tarikatımızın derneklerimizin çıkarları. Halbuki kuran’ın ayetiyle Resulullah (sav)’ın hadisiyle biz müminler kardeş ilan edilmişiz. O halde neden kardeşlerimizi değil de başkalarını destekliyoruz ?

Tarihe bakarsak insanların birlik ve beraberlik içinde yaşadıkları dönemlerde mutlu ve huzurlu olarak yaşadıklarını, birliklerinin bozulduğunda da en acımasız savaşlara maruz kaldıklarını görürüz. İnsanları birlik ve beraberlik içinde tutan ve yaşatan ana unsurlar vardır ki bunlar olmazsa birlikten ve beraberlikten eser kalmaz. Bu unsurlar birlik ve beraberliğin olmazsa olmaz unsurlarıdır.

Tarih boyunca olan büyük savaşların geçmişte de günümüzde de dört ana sebebi vardır. Birinci ve en önemli sebep Din, ikincisi ekonomi, üçüncüsü vatan, dördüncüsü dil ve bayraktır. Fakat savaşa gönderilenlerin temel birliğindeki ana unsur ise dindir. Hiçbir insanın bu unsurlardan birkaçı olmadan savaşa ikna edemezsiniz.. Mutlaka din merkezli bahaneleriniz olursa o zaman değişir. İşte bugün batının demokrasi götürme adı altında yaptığı DİN savaşıdır. Günümüzde herkes in kendinden de saklamaya çalıştığı ana unsur dinler savaşıdır.

Milletlerin inanç birliği o kadar önemlidir ki hiç bir millet kendi inancında olmayan sembolü bayrak yapmaz. Örnek Müslümanların bayrağında hilal, Hıristiyanların bayrağında haç, Yahudilerin bayrağında yıldız vardır. Hiç biri birinin bayrağını kabul etmez. Vatanına dikmez.

O halde birlik ve beraberliğin ana unsuru din ve bayraktır, ırktır, dildir. Üçüncü unsur, bu değerlerin yaşanacağı coğrafya yani vatandır ki Vatan olmazsa bu unsurlar yaşamaz yaşatılmaz. Bu unsurların toplamına hürriyet ve bağımsızlık denir. Hürriyeti olmayanın hiçbir şeyi olmaz. HÜRRİYETİ OLMAYANIN DİNİ OLMAZ.

Milletler her zaman bu unsurlar için savaşırlar. Onun için bir milleti yıkmak, asimile etmek için en önemli şart dini yok etmek, dini değerleri değiştirmektir. Dini değiştirmek için o dinin mensuplarını, inanç ayrılıklarına düşürmektir. Bu başarılırsa o milletin artık birliği dağılmış olur. Sonunu ancak Allah(cc) bilir.

Yüce Mevlamız bu tehlikeye karşı insanları uyarıyor.

‘’Dinlerini parça parça edip gruplara ayıranlar var ya senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi yalnız Allah (cc)’a kalmıştır. Sonra Allah(cc) onlara yaptıklarını bildirecektir.’’
Enam Suresi/159


‘’Dinlerini parçalayan ve bölük bölük olanlardan (olmayın .Bunlardan ) her fırka , kendilerinde olan ile böbürlenmektedir.’’
Rum Suresi/32

Dinlerini parçalayanların insanlara zararlı olduğunu ve bundan dolayı cezaya çarpılacaklarını da çok açıkça bizlere bildiriyor, ikaz ediyor, tavsiye ediyor ve uyarıyor.

Buyuruyor ki; ‘’Hep birlikte Allah(cc) ın ipine (İslam'a) sımsıkı yapışın; parçalanmayın. Allah(cc)’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşman kişiler idiniz de, O gönüllerinizi birleştirmişti ve O'nun nimeti sayesinde kardeş kişiler olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah(cc) size ayetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız.’’
Ali-İmran Suresi/103


Ayrılığa neden düşüyoruz? Birinci sebep dinimizi bilmiyoruz! Emirlerini bilmiyoruz! Çünkü batı üç yüz yıldır bizi dinimizden uzaklaştırdı. Nasıl yaptı bilmiyorsanız doğrusunu öğrenin. Ama yaşanan hayata bakarak öğrenin. İki sihirli kelimeyle bizi parçaladılar "demokrasi ve laiklik.’’

Demokrasi; özgürlük (azınlığın çoğunluğa tabi olması), laiklik ise din ile devlet işlerinin ayrı olması. Özgür olacaksınız denince dinimizi bıraktık özgürlüğü tercih ettik. O zaman dinimizle yasalar arsında bocaladık. Tam da batının istediği gibi olduk. İçimizdeki gizli adamlarıyla hemen din gayreti çığırtkanlığı, propagandasını başlattılar. Biz de din gayretiyle dinimizi kurtarma telaşına düştük. Demokrasinin özgürlüğüne sarıldık. Asıl işte o zaman tuzağa düştük. Neden derseniz partileşmeye başladık. Zaten yıllarca yapılan çabalarla ayrılmış olan din adamlarımızın her biri bir partiyi tuttu; biz de peşlerinden koştuk. Geçen zaman içerisinde biz birbirimize karşı savaşa başladık ve devletlerimizi yıktık, perişan ettik ama yine ders alamadık. Nedeni ise artık elimizde İslam adına sadece namazımız kaldı.
İslam’ın tüm değerlerini tüm hükümlerini partimizin ya da cemaatimizin liderinin sözünde gördük. Maalesef işte laik, demokratik, bölünmüş, parçalanmış ve dağılmış bir ümmet haline geldik.

ABDULLAH İBN-İ AMR radiyallahu anhuma dan rivayete göre:
Nebi(sav)in şöyle buyurduğunu işittim demiştir: Allah(cc)u Teala ilmi size ihsan buyurduktan sonra hafızanızdan söküp almaz. Lakin cemiyetin ilim adamlarını ilimleriyle beraber cemiyet içinden alır. Artık kara cahil bir zümre kalır. O sırada halk bunlardan dini ihtiyaçlarını
soracaklar. Onlar da (şahsi) rey ve arzularıyla cevap vererek hem halkı idlal (doğrudan hakikatten ayırmak) edecekler, hem de kendileri delalette kalacaklar.

(Sahihi buhari muhtasarı Tecrid-i sarih tercemesi/2174

İŞTE BU HADİS-İ ŞERİF BİZİM İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ DURUMUN ÖZETİDİR.

Eğer kuran ve sünnete tabi olursak ümmet olarak birliği beraberliği kardeşliği seçeriz ve şu ayeti kerimeyi düstur ediniriz de İnşallah birlik ve beraberlik içinde kurtuluruz.

‘’ Ey iman edenler, Allah'a itaat edin, peygambere de itaat edin, sizden olan yetkililere de. Sonra bir şeyde anlaşmazlığa düştünüz mü, hemen Allah(cc)'a ve Peygamberine arz edin onu, eğer Allah'a ve ahiret gününe gerçekten inanan müminler iseniz bu hem hayırlı hem de netice itibariyle daha güzeldir.’’

Nisa Suresi/59

Bizler ne zaman ihtilafa düştükse hep cahillere sorduk, akıllarına uyduk. Halbuki kuran ve sünnete göre çözüm arasaydık asla ayrılığa düşmezdik, çünkü hakikate tabi olurduk .

Bakınız Resulullah(sav) ne buyurmuşlar? Çözüm bundadır.
Ebu Hureyre (r.a)dan Resulullah (sav) efendimiz şöyle buyurmuştur. Zandan sakınınız. Çünkü zan sözün en yalanıdır. Kulak hırsızlığı yapmayınız. Gizli, mahrem konuları araştırmayınız. Birbirinizle yarışa tutuşmayınız. Birbirinize kıskançlık yapmayınız. Birbirinize kızmayınız. Birbirinize sırt çevirmeyiniz. Ey Allah(cc)’ın kulları! Size emredildiği gibi kardeş olunuz. Müslüman Müslüman’ın kardeşidir, Ona haksızlık, (zulüm)etmez. Onu yalnız bırakmaz, onu küçük göstermez.

Şüphesiz Allah(cc) sizin ne şekillerinize ne de dış görünüşünüze bakar. O ancak sizin kalplerinize ve yaptığınız işlerinize(amellerinize) bakar.

Riyazüssalihin/ 1574

Basireti olan kalbine kulak verir, geçmişten ibret alır, dünya ve ahiretini kurtarır. Dünya hayatının süsüne aldanıp da Allah(cc)’ın emirlerinden ayrılmaz. Kalpleri kör olanların ardına düşmezler. Kendi gayesi için insanların canlarına kast etmez. İnsanları aldatmaz, zalimlerle dost olmaz, söz verdiği zaman da sözünde durursa işte o gerçek mümindir, basiret sahibidir. Allah (cc) tüm insanların basiretini açsın da kur-andan ders alsınlar.
Tefrikaya düşen milletlerden de ders alalım da ayrılığa düşmeyelim. Birlik zamanı bir olalım, kurtulalım. Çünkü Allah(cc)’ın Rahmeti ‘’BİRLİK’’tedir.

Dolayısıyla bulunduğumuz hal kendi istediğimize göre, bulunduğumuz duruma göre Yüce Rabbimizin bize verdiğidir. Tefrika ile ilgili yazdıklarımızı İstiklal Marşı şairimiz Merhum Mehmet Akif Ersoy iki mısrada ne güzel anlatıyor.

‘’Girmeden bir millete tefrika düşman giremez.
Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.’’